Bu Blogda Ara

23 Mayıs 2018 Çarşamba

DAVID GARRETT: Almancayı Sevdiren Kemancı

(Makale, David Garrett'le, band arkadaşlarıya, annesiyle, babasıya, Ida Haendel ile ve adı yazıda adı geçen diğer kişilerle yapılmış olan basılı ya da video röportajları, David Garrett'n çeşitli kaynaklardaki resmi biyografileri, İngilizce ve Almanca ciddi müzik dergilerindeki bilgiler esas alınarak tarafımca derlenerek kalame alınmıştır.) 

******

“Almanca, sanırım bilmeyen biri için kulağa çok güzel gelen bir dil”

Demişti, yıllar önce, Wildberg’de onları ziyaretim sırasında, Alman bir arkadaşımın o zaman 16 yaşında olan kızı. Ben de hiç yorum yapmadan hafif bir gülümseme ile karşılık vermiştim. Ve Almanca ondan sonra hep ‘16 yaşında bir genç kızı kırmamak gereken bir dil’ olarak kalmıştı benim için.
Ta ki, konserlerinde seyircisiyle uzun uzun Almanca sohbet eden virtüöz, Almanların adlandırdığı haliyle “star-geiger” (yıldız kemancı) David Garrett i tanıyıncaya kadar.
Yüzünde hemen her daim bulunan tatlı tebessüm ve ifade nedeniyle aslında bir melek olduğuna benim ve kalabalık bir hayran kitlesinin inandığı David, çocukluğunda klasik müzik dünyasında “wunderkind” (harika çocuk) olarak nitelendirilmiş.
David çok küçük yaştan itibaren duyduğu müziği bir kerede dinleyerek notasını çıkarmak olan “Mutlak Kulağa” sahip imiş. (“Absulut Kulak” da deniyor, “Absolute Pitch” ya da “Perfect Pitch”)
4 Eylül 1980 tarihinde Almanya, Aachen’de, David Christian Bongartz olarak Alman baba ve Almanya’ya bir turneyle baş balerin olarak gelip, David’in babasıyla tanışınca evlenip kalan Amerikalı anneden doğuyor. 4 yaşında keman çalmaya başlayan David, 7 yaşında Lübeck Konservatuarına kaydoluyor, 10 yaşında, Hamburg Flarmoni Orkestrasına solistlik yaparak ilk konserini veriyor. İşte bu konser sırasında Bongartz soyadının zorluğu hesaba alınarak annesinin soyadı olan “Garrett” ile sahalara çıkmasına karar veriliyor.

David, 11 yaşındayken dönemin Almanya Şansölyesi Richard von Weizsäcker bir resitalde dinlediği bu “wuderkind”e bütün kemanla uğraşanların ortak hayali olan bir Stradivarius hediye ediyor. Gerçi çok yıllar sonra yapılan bir röportajında “Aslında Stradivarius için o sırada yaşının çok küçük olduğunu, taşımakta zorlandığını ve yıllarca omzunun ve kolunun ağrıdığını” da belirtiyor. Şimdilerde ise sahip olmaktan çok gururlandığı 1716 Yılı yapımı 1,5 milyon dolarlık bir Stradivarius’a sahip ve konserlerine onunla çıkıyor. Bir de bir saniye olsun başkasının tutmasına ya da taşımasına izin vermediği biliniyor.
David’in keman çalmaya erken yaşında başlaması, hukukçu babasının ayrıca bir keman mağazası sahibi olması nedeniyle bir mucize değil. Eve keman aslında David’in o sırada 6 yaşında olan ağabeyi için geliyor. Ağabey pek de ilgilenmiyor bu müzik işleriyle. Hatta, sonradan Harvard’da hukuk okuyor ve şimdilerde New York’ta avukatlık yapıyor. David ise kemanı ağabeyinin elinden kapmış, kendi anlatımı ile. Annesi verdiği bir röportajda “O çalmaya başladıktan hemen sonra anlamıştık ki, esas keman için doğmuş olan David idi” diyor.

4 yaşındayken kemanı ağabeyinden kapıp, önce ailesi tarafından, sonra hocaları sonra da zamanın cumhurbaşkanı tarafından “wunderkind” olarak nitelendirilen David, son yıllarda yapılan bir röportajında “Harika çocuk olmak nasıl bir duyguydu” sorusuna “Tabii, o yaşlarda “Aman tanrım ben bir harika çocuğum” diye ortada dolaşmıyorsunuz, tek yaptığım kemana konsantre olmak, daha çok çalışmak, daha çok çalışmak idi”. “Çünkü” diyor, “başarılı bir virtüöz olmak için sadece süper yetenek olmak yetmez, aynı zamanda çok ama çok çalışmanız gerek. Ya da tam tersi, sadece çok ama çok çalışmakla başarılı olamazsınız, belli bir yetenek de lazım”.

12 yaşına geldiğinde, kendi isteğiyle, Ida Haendel’e öğrenci olmak için başvuruyor. Haendel, onu şöyle anlatıyor, “Aslında ders vermeye çok gönülsüz biri olarak, aniden beliren bu çocuğa “Peki bakalım ne çalacaksın” diye sordum, yeteneğini ölçmek için. Normalde çocuklar Bach’tan şunu, Mozart’tan bunu derler, David kendinden son derece emin biçimde “Siz ne isterseniz” diyerek beni çok şaşırttı. “Hadi Tchaikovsky ile başlayalım” dedim. O başladı ve biz elektrik çarpmışa döndük. Hepimiz yere yapıştık. Bu sadece onun tekniği ile ilgili değildi. David tümüyle duygusal bir olgunluğa ve müzik konusunda sıra dışı bir anlayışa sahipti. İçinde muazzam bir müzik ruhu taşıyordu. Ayrıca heyecanı da inanılmazdı. Son derece de kararlı ve kendinden emindi. Hiçbir baskı ile çalmıyordu. Yaptığı şeyden çok büyük mutluluk duyuyordu”


İşte, David’in Haendel tarafından 12 yaşında teşhisi konulan, bu “çalarkenki mutluluğu” şimdi onu dinleyen herkese onun melek olduğunu düşündüren ve çevresine bulaşan o mutluluk idi. 

Şimdilerde klasik müzik konserlerinin yanı sıra, “Cross-Over” albümleri ve konserleri ile dünyayı dolaşmakla meşgul. David klasik parçaları Rock temalarıyla, Rock parçaları da klasik müzik enstrümanlarıyla çalıyor.

Yılın 300 gününü klasik veya cross-over konserlerinde geçiren, onlarca ödül, en iyi satan albümler sahibi olan, İngiltere Kraliçesinin “Diamond Jubilee”si için “Avrupalı Sanatçı” olarak çağırılan David bu zirveye erişmesinin arkasında zaman zaman aşırı yüklü çalıştırılmış olmasının da etkili olduğunu söylüyor. 
Bir röportajında “Babamın benden nefret ettiğini düşünüyordum” diyor. “Bazı geceler 1’e kadar belli bir notayı belli bir şekilde çalmam için ayakta kalıp çalıştığımız olurdu, babam o nota doğru çıkmadan yatmama izin vermezdi”. “Çok fazla üzüntü ve çok fazla gözyaşı vardı o yıllarda” diyor. Hatta okula da gönderilmemiş, zamandan tasarruf için, okul derslerini eve gelen hocadan almış ve kalan saatlerini yoğun şekilde keman çalışarak geçirmiş. “Bütün çocukluğum okula gitmediğim ve bire bir hoca ile ders yaparak geçtiği için derslerde hocaya
cevap vermemek gibi bir lüksüm de hiç yoktu ayrıca okula gitmediğim için HİÇ arkadaşım da olmadı”. “Sabah erkenden çalışmalar başlardı. Eğer bir gece önce konserim olduysa, ailem o sabah biraz fazla uyumama izin verecek kadar cömertti”. O hayattan şikayetçi de değildim, çünkü başka türlüsünü hiç bilmiyordum” ve ekliyor: “Ama, o baskı ve çalışma olmasaydı şu an olduğum yerde olamazdım, o yüzden neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar veremiyorum”. Annesi de bir röportajında “Elinizde bu işi tarif eden bir kitapçık yok. Yapabildiğimizin en iyisini yaptık. Biraz fazla baskı uyguladık galiba. Ama şu anda David’e bakıp onun çok dengeli, sağlam karakterli bir genç adama dönüştüğünü de görüyorum, problem yok” diyor.

David 17 yaşında nihayet evden ve baskıdan ayrılıp Londra’da Royal College of Music’te eğitime gidiyor. Ancak Londra macerası kısa sürüyor ve oradan esas gitmek istediği yere geçiyor. Müzikoloji ve bestecilik üzerine eğitim görmeyi amaçladığı New-York’taki, dünyanın en prestijli müzik okulu olduğu kabul edilen Juilliard School’a, tanınmasın diye de kendi göbek adı ve soyadı olan Christian Bongartz ismiyle kaydoluyor. Esas arzusu da orada Itzhak Perlman’ın öğrencisi olmak. Bu geçişe babasının bir anlam veremediğini söylüyor David. “Sen zaten en iyisisin, gidip orada dört yıl harcamanın ve konser dünyasından uzak kalmanın anlamı ne” diyerek. Oysa David “Müziği daha yakından, en güzel uygulaması olan yerde yaşamak ve ayrıca composer olma yeteneğini de orada ilerletme amacıyla gitmesi gerektiğini ve keşfedecek daha pek çok olduğunu” düşünüyor.

Bu amaçla New York’a adım atan David, “Hayatımda her şeye yabancı olduğum yepyeni bir dönem başlamıştı. En basit ev ihtiyaçlarını bile satın alacak bilgiden yoksun olarak bu yalnızlığı deneyimlemek beni çok ilerletti” diyor. 4 yaşından beri “evde” olduktan, okul derslerini bile evde aldıktan sonra, hayatta hiç arkadaşı olmamış biri olarak, New York’taki okul ve oradaki hayat onun için yepyeni bir gezegen gibi görünüyor. Nihayet toplum hayatına çıkmış ve nihayet arkadaşları olmuş. Bu onun için çok büyük bir değişim. David ayrıca, zaten karşı oldukları için ailesi okulun masraflarını ödemeyince fiziğinin avantajlarını kullanarak, modellik yapmaya da başlıyor. Yani kendi deyimi ile, kabuğundan çıkıp, hayata başlıyor. 

Bu yeni hayatta 16 yaşına kadar aralıksız verdiği konserler yok, onun yerine okul hayatı, arkadaşlar, ilk kez edindiği kız arkadaşlar ve New York hayatı var.

İşte David, New York’ta Rock Müziği keşfediyor. 
Genç David, genç bir klasik müzik yorumcusu olarak, kendi ifadesi ile oldu olası “konserlerine niye hep belli yaştakiler geliyor ki, neden gençler yok baktığı koltuklarda” duygusunu hep taşımakta imiş. İşte New York’taki ilk yıllarında bambaşka bir tarzı yaratmaya başlamış. Şöyle düşünmüş “Eğer kemanımla Rock parçalarını yorumlarsam, artık benim de konserlerime gençler gelir”. Önceleri bunu arkadaş partilerinde yapmış. Büyük beğeni aldığını fark edince, çalışmalarını yoğun bir biçimde Rock yorumuna kaydırmış.


“Aslında bu iki yönlü” diyor. “Rock konserlerime gelen gençler beni tanıyınca klasik müzik konserlerime de gelmeye başladılar ki esas amacıma bu şekilde ulaşmış oluyordum: Gençlere klasik müziği sevdirmek”

Gerçekten de David, çok usta bir şekilde, Rock konserlerinde araya bir Mozart, bir Bach bir Chopin sıkıştırıyor ve tabii bunlara fazladan Rock ritimleri de katıyor ki gençler ilk etapta beğensinler. Amacının gençlere Mozart’ı, Bach’ı, Chopin’i, Vivaldi’yi ve diğerlerini tanıtmak olduğunu söylüyor. Bunda da bir hayli başarılı. Artık David’in klasik müzik konserlerinde de büyük bir genç hayran kitlesi mevcut.

Bu hayranlar onun melek olduğuna cidden inanıyor. Bazı yorumlar şöyle:
“My Angel David😇🎶🎻Ich liebe Dich🎶🌷🎻🎶
(Meleğim David, Seni seviyorum)

“Magnificent ! Must be an angel ! Who else could play like this and be so perfect? What a gift !!” 
(Harika! O bir melek olmalı, başka kim bu kadar kusursuz çalabilir ki? Ne büyük Tanrı vergisi.)

“Oh what heavenly music!” 
(Nasıl bir cennetten gelen müzik bu)

"Sublime music❤Thank you my Angel David.G😇👑🎻🎶❤❤❤+1"
(Ulu müzik. Teşekkürler Meleğim David)

"You are Amazing!!!!!YOUR MUSIC IS FROM ANGELS!!!"

(Sen inanılmazsın. Senin müziğin meleklerden geliyor.)

David Juilliard School’daki eğitimini bitirdikten sonra durdurulamaz bir şekilde albümler ve konserler dünyasına geri dönüyor. 2008 yılında kendi rock bandını da kuruyor.
Klasik müzikte onlarca ödülü eve götüren David, her yıl gerçekleştirdiği turnelerde dünyanın pek çok yerindeki Rock konserlerinde binlerce hayranını coşturuyor.
Ida Haendel çocukluğunda öğrencisi olan David için “Bu yeteneği nereden gelmektedir? Bunu Tanrıya sormak gerek. Mistik bir durum olduğuna inanıyorum. Bizlerinin bilebileceğinin ötesinde bir durum olduğuna inanıyorum. Bu sizde vardır ya da yoktur. Yeteneği öğrenemezsiniz. Kimse size yeteneği öğretemez. David harika bir klasik kemancı ve ayrıca harika bir Rock müzisyeni.”

Başka usta virtüözlerin yorumları:
- "David kendi neslinin en muazzam kemancısı"
-“O doğuştan gelen müzisyenliği ve mükemmel tekniği ile harika bir kemancı"

Bir de onu kendi band üyelerinden dinleyelim:
Bandın klavyecisi John Haywood:
“Onunla ilk çalışmaya başladığımda çok korkutucu idi. Onun yeteneğine ve müzisyenliğine çok büyük saygı duyuyorsunuz. Kendisi çok talepkar. Çok ağır işleri ve keman pratiği yapma programı var. Bu onun dehasının bir parçası olmalı. Çok sağlam ve çalışkan biri. O bir dahi ve oldukça etkileyici biri. O her yönüyle bir yıldız. Onda her şey var: Güzellik, harika çalma ve seyirci ile mükemmel iletişim.”

Bandın davulcusu Jeff Lipstein:
“David ile ilgili muğlak olan hiçbir şey yok. Çalması çok net, onu takip etmek çok kolay ve onunla olmak süper eğlenceli. Sanki kemanı vasıtasıyla bizimle iletişim kuruyor”

Bandın gitaristi Marcus Wolf:
“O harika bir müzisyen, iyi bir adam, çok eğlenceli, çok yakışıklı bir genç adam. Onu seviyorum”.

Evet, onu dinleyen herkes seviyor. Çünkü o bir melek : ) Bu melek en son geçen sonbaharda çıkardığı "Rock Revaluation" isimli albümle gündemde. Albümde Stairway to Heaven'den, "In the air tonight" e, "Purple Rain"e kadar kendisinin çok sevdiğini söylediği bir çok Rock parçası var ki, hepsini dinlemek ayrı bir keyif.

David’i tanıyıp, onun konserlerinde seyirciyle kurduğu iletişimi bir meleğin ağzından dinleme sonucunda, Almanca benim için artık “16 yaşındaki bir genç kızın hayallerinin yıkılmaması gereken bir dil” olmaktan da çoktan çıktı : )

*****************************

Tavsiye Linkler: